King of Leons ?


Her müzik tutkununun, kendi kendine "Bu yıl onu canlı izlemeliyim" dediği müzisyen ya da müzik topluluğu illaki vardır. Biletlerinin, satışa sunulmasıyla birlikte yalnızca 54 saatte tükenmesinden anlıyoruz ki; Türkiye'deki müzik tutkunlarının genelindeki beklenti, Madonna'nın ülkemize gelmesiymiş. Bunun yanında Red Hot Chili Peppers'a yoğun bir ilgi var ve grubun 8 Eylül'de gerçekleşecek İstanbul konseri için satışa sunulan biletlerin neredeyse %90'ı tükendi. Öte yandan Guns'n Roses, Megadeth ve Morrissey'in canlı performanslarının, müzik tutkunları tarafından nasıl sabırsızlıkla beklendiğine, konserler esnasında hep birlikte tanık olduk.
Yine de, bu yaz dönemi için içimde belli belirsiz bir burukluk hissediyorum. Yukarıda saydığım ve ülkemize bu sene uğramış ya da uğrayacak olan isimlerin her birinin kendi kategorilerinde zirveye oynayan ve müzik dünyasında söz sahibi olan müzisyenler olduğu su götürmez bir gerçek; ama benim bu yıl İstanbul'a beklediğim bir topluluk vardı ve maalesef "başka baharlara" kalan konserlerden biri de benim gelmeleri için sabırsızlandığım bu topluluğun canlı performansı oldu.
Kings of Leon'dan bahsediyorum.
Tennessee, Birleşik Devletler çıkışlı ünlü Southern Rock grubunun geçmişi 20. asrın son yılına kadar dayansa da ilk albümlerini 2003 yılında yayımladılar. Elbette öncesinde, kuruluşlarından itibaren geçen 4 yıllık süre zarfında birçok single üretim çabalarında bulundular ve hatta birkaç EP de yayımladılar. Yine de Kings of Leon için start anını ilk albümleri olan "Youth and Young Manhood" kabul etmekte bir sakınca yok. Bu albümle çaylaklıklarını üzerinden atan grup üyeleri; 1 yıl sonra yeni bir stüdyo albümü yayımlayacaklardı. "Aha Shake Heartbreak" isimli bu albümleriyle özellikle İngiltere listelerinde zirveyi zorlamayı başaracaklar ve 2007'de yayımladıkları üçüncü stüdyo albümleri "Because of the Times" ile Rock'n Roll'un başkenti sayılan Birleşik Krallık'ta 1 numaraya kadar yükseleceklerdi.
2008 yılında gelindiğinde ise, henüz 20'lerini soluyan grup üyeleri; diskografilerindeki en iyi albümü üretmekten geri durmayacaklardı. "Only by Night" adını taşıyan bu albüm; sadece ilk haftada milyon satış rakamına ulaşacak ve yapım şirketi tarafından şarkıların promosyonu tam 2 yıl devam ettirilecekti. Track List'inde bulunan "Use Somebody", "Manhattan", "Cold Desert" ve "Closer" gibi parçalarla, hemen hemen tüm Avrupa ve Kuzey Amerika'nın müzik listelerine yapışan bu albüm; Kings of Leon'ı, Kings of Leon'ın üyelerinin dahi hayal edemeyeceği yerlere taşıyacaktı.
Ünlü topluluk; 2010 yılının sonbaharında yayımladığı beşinci ve son stüdyo albümü "Come Around Sundown"da ise; artık olgunlaşma dönemine girdiğini, şarkıların tamamında göze çarpan tarz farklılaşmasıyla belli ediyordu. Solist Caleb Followill; sesini eskisi kadar kırmayıp kadife haykırışlarını, içine biraz da melankoli katarak ritim gitarına bocalarken; bass gitar cepheden duyuluyor, davul kendisine daha önde yer kaparken, elektro gitar en aktif enstrüman olma özelliğini daha da perçinliyordu. Track List'inden tam dört adet teklik çıkarmayı başaran "Come Around Sundown"ın; grubun en iyi albümü olma özelliğini, "Only by Night"dan çekip alabildiğini söylemek zor. Yine de söz konusu albümün; King of Leon'un en derli toplu ve en kendinden emin albümü olduğunu belirtmek de bir sakınca yok.
Kişisel olarak belirtmeliyim ki; Kings of Leon'ı, hem geçtiğimiz yıl, hem de bu yıl ülkemize bekliyordum. Çünkü sıradışı diskografisine rağmen İstanbul'a hiç uğramamıştı ve "Come Around Sundown"dan sonra bunun tam zamanıydı. Yine birşeyler ters gitmiş olmalı ki; ünlü Rock'n Roll grubu, bu yıl da ülkemize sahnesini kuramayacak.
Umarım, üç kardeş ve bir kuzenden oluşan bu sıradışı grubu, en kısa zamanda Boğaz'a karşı izleme fırsatımız olur. Çünkü Calep'in sert mizaçlı yufka yürekli sesi, Boğaz'dan esen rüzgarla birleşti mi, İstanbul; en unutulmaz gecelerinden birini yaşar ve orada olan herkes de bu ana tanıklık eder.
Twitter / @BekirzgrAybar

Yorumlar